Ahmet ERASLAN

Birlik rahmet, ayrılık azaptır.

ÖĞRETMENLER (7)

ÖĞRETMENLER
Bu arada meydandaki köylüler arasında “devlet memuru var mı” diye yoklama çeken sivil bir emniyetçi, köylülerden saf gördüğü Yanığın Ali’ye, “Bunların içinde Hoca (öğretmen) var mı” diye sordu.
Ali, “Var” dedi.
Sivil görevli sıkıştırdı Ali’yi, “Bunlardan hangisi Hoca göster bakalım bana.”
Telaşlanan birkaç kişi kaş göz işareti ile Ali’yi uyarmaya çalıştılar.
Ali, telaşlanan arkadaşlarını şaşırtacak sakinlikte cevap verdi sivil görevliye. “Ben hangi birini gösteriyim sana arkadaşım, bunlardan hangisini seçersen seç, cemaate namaz kıldıracak kadar Hocadır hepsi de.
“Öğretmen var mı diye soruyorum sana! Cami hocası sormuyorum” dedi sivil polis.
“Köyümüzde öğretmen var. Öğretmenimiz olmasa bunların hepsi okulda öğretmenlik yapar” dedi Ali.
Kalabalıktan gülme sesleri yükseldiğinde, Ali’den bilgi almayacağını anlayan görevli arkasını dönüp birkaç adım öteye yürüdü.
Kalabalığın Niksar’dan Tokat’a hareketini ve Tokat’taki gelişmeleri takip eden Niksar Kaymakamı olayın bittiğini, köylülerin Başçiftlik’e döneceğini haber aldıktan sonra derin bir nefes aldı.
Bu işte, öğretmenlerin parmağı olup olmadığını düşünmeye başladı. Sonra karakol komutanını çağırarak talimat verdi, “Başçiftlik’e bir jandarma ekibi gönder, öğretmenler bu olayın içinde mi, köydeler mi öğrenelim.”
Başçiftlik İlkokulunda görev yapan öğretmenler genelde köyün yerlisidir. İlkokulu bitirip 6 yıllık öğretmen okuluna giden ve ilkokul öğretmeni olan, her aileden bir kişi mutlaka vardır.
Köyün yerlisi olmayan öğretmenler de atanırlar ilkokula ama onlar fazla kalmaz, tayinlerini ister birkaç yıl sonra ayrılırlar köyden.
Gösterinin yapıldığı dönemde Başçiftlik İlkokulunda görev yapan öğretmenlerin tamamı bu okuldan mezun olup öğretmen olmuş Başçiftlik’in yerlilerinden.
Bu nedenle köyün ne derdi varsa onunla ilgilidirler. Öğrencilerinin de kendileri gibi ilkokuldan sonra girecekleri imtihanda başarılı olmaları için yaz aylarında ücretsiz kurs açıp ders verirler.
Öğrenim yılında on derslikte ders yapılırken son sınıfların iki şubesi için yazın da açıktır okul. Kurslar, çocukların yatılı okulların imtihanlarına giren kadar devam eder.
İlkokul Müdürü Ahmet Yüce o günlerde.
Diğer öğretmenler: Osman Şahin, Bahri Şen, Celal Çağlar, İsmet Seraslan, İbrahim Gökçe, Zeki İzan, Ali Kapusuz, Mustafa Aymak, Hasan Gürel ve Durmuş Kılıç.
Ortaokulda öğretmen olan Manisalı Abdulkadir Çağlayan ile bu öğretmenlerin tamamı, gösteri ve yürüyüşün organizasyonu yaptılar. Dövizleri yazdılar, gösteriyi planladılar ama fiilen yürüyüşün dışında kaldılar.
Köylülerle giden herhangi bir öğretmen olmadı ve şimdi Başçiftlik’teler. Okulun öğretmen odasında merakla yürüyüşün sonucunu takip ediyorlar.
Okulun telefonunu arayan Belediye Başkanı İhsan Şen gelişmeler hakkında sürekli bilgi verdi onlara.
Tertip heyetindeki arkadaşlarının gözaltına alınmasından sonra, Tokat hükümet meydanında slogan atan köylülerinin İstiklal Marşı söylemeye başladığından,
Vali, emniyet müdürlüğü ve hakim arasındaki görüşme trafiğinden, İhsan Şen’in Vali Yusuf Yakupoğlu ile görüşmesinden haberleri var. Öğretmenlerden bazıları, ilkokuldaki öğretmen odasında vakit geçiriyor, aralarında bu gelişmeleri değerlendiriyorlar.
Gece geç vakitte öğretmen odasının kapısına vuruldu ve kapı sertçe açıldı. Biri önde ikisi arkasında üç jandarma girdi içeriye.
“Hoş geldiniz” dedi okul müdürü Ahmet Yüce.
Çavuş gayet nazik biçimde, “Yürüyüşten haberiniz var mı, köyde herhangi bir olumsuzluk var mı diye bakmaya geldik Hocam” dedi.
“Buyurun oturun, birer çay için” teklifine pek itibar etmedi jandarma çavuşu.
“Oturmayacağız, birkaç sorum olacak sizlere Hocam”
Ahmet Yüce, “Buyur komutan. Ne soracaksanız sorun.”
Yılların verdiği tecrübe ile kararlı biçimde oturduğu masanın arkasından öne çıktı okul müdürü.
Jandarma çavuşu, “Bu olaydan haberiniz var mı?”
“Köylülerin Niksar’a gitmesini soruyorsan elbette haberimiz var ama bunu neden soruyorsunuz komutan?”
“Bu olayı organize etmede herhangi bir öğretmenin dahli var mı? Onu araştırmak için geldik buraya.”
Ahmet Yüce, “Araştırın elbette ama arkadaşlarım ve ben sadece köylülerimizi merak ettiğimiz için buradayız” derken masadaki telefonu işaret etti. “Organize etsek onların yanında olurduk” dedi.
“Dövizleri kim yazdı” diye sorusunu tekrarladı jandarma.
Öğretmenlerden İsmet Seraslan oturduğu sandalyede huzursuzca kıpırdadı.
Ahmet Yüce, yüzünde hafif bir gülümseme ile cevap verdi Jandarma Çavuşuna, “Bu köyde bu okulu bitiren herkes, o dövizleri yazacak kadar yazı yazmayı bilir komutan. Kimse öğretmenlerinden böyle bir istekte bulunarak kendisini küçük düşürmez. Köylü kendi dövizini kendi yazacak kadar iyi yetişmiştir bu okulda, bize gerek kalmaz. İsterseniz Niksar’a döndüklerinde kendilerine sorabilirsiniz. Biz onları merak ettiğimiz için burada oturuyoruz. Burada olmayan arkadaşlar da evindedir, isterseniz çağırtayım gelsinler. Bu olayda öğretmen arkadaşlarının hiçbir ilgisi yok.”
“Tamam, Hocam tamam” diyen jandarma çavuşu dönüp kapıdan çıktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir