Ahmet ERASLAN

Birlik rahmet, ayrılık azaptır.

FORT S600 (3)

1960 yılında Başçiftlik-Niksar arasındaki yolculuk alışkanlıklarını değiştirecek bir gelişme oldu.
Çocuk yaşta Başçiftlik’ten ayrılan ve Samsun’da yaşayan Mahmut Kaya, Fort S600 kamyonu ile memleketine dönmüş, köye çıkma teşebbüsü, Belbaşı ormanının Taputarlası civarında kamyonetin batağa saplanması nedeni ile başarısız olmuştu. Niksar’a geri dönerek, Reşadiye üzerinden gitmişti Başçiftlik’e.
Mahmut Kaya, Başçiftlik sakinlerine göre uzun boylu sayılabilir ama zayıf ve ince yapılı bir adam.
Esmerden daha koyu olan ten rengi ve saçsız başı onu olduğundan daha ciddi ve sakin gösteriyor.
Gerekmediğince konuşmayan ama konuştuğunda bir Başçiftlik sakininden çok Karadenizli havası seziliyor kelimelerdeki vurgusundan.
Mahmut Kaya Samsun’a dönmedi bir daha. Başçiftlik Niksar arasında yolcu ve yük taşımaya başladı. Kamyonun varlığı yol ihtiyacını daha çok hissettirecektir köylüye.
1950’li yıllarda kazma kürekle düzeltilen yollara daha sonra bazı müdahaleler yapılmıştı ama yol hiçbir zaman istenilen düzeye gelmemişti. Yine çamurun bataklığa dönüştüğü bölümleri vardı, dik vadilerdeki dönemeçlerde, daracık yollarda araç kullanmak Mahmut’un ustalığı ile mümkün oluyordu.
Mahmut Niksar’a haftada iki defa gidip geliyor. Bu yolun her noktasını avucunun içi gibi biliyor.
Keskin virajlarda biraz ilerisini görmese bile hızını hiç kesmiyor. Çünkü bu yolların kendisine ait olduğunu Mahmut’tan daha iyi kamyonu biliyor. Başka bir araç ancak şoförü yolunu kaybetmişse geçebilir buralardan.
Kamyon, sanki Mahmut’a ihtiyaç duymuyor gibi. Hangi yokuşu birinci vitesle çıkacağını, motorunun nerede hırıldayacağını nerede homurdanacağını biliyor.
Kamyon çamura battığında ve Karakaya deresini birkaç kez geçtiğinde Mahmut Kaya’ya ihtiyaç duyuyor.
Tenevlü köyünü geçtikten sonra derenin üzerinde bir ahşap köprü var. Köprüyü derenin iki yanına örülen duvarlara oturtulmuş ahşap kirişler taşıyor. Bu kirişleri sağlamlaştırmak için duvardan kirişleri destekleyecek yanlamalar var.
Köprü tabanında kalaslar döşeli ama yerlerinden oynadığı için kalaslar arasındaki deliklerden altından akan su görünüyor.
Köprünün girişine geldiğinde kamyon duruyor, yolcuları iniyor ve yürüyerek geçiyorlar karşıya.
Kamyonun direksiyon koltuğundaki Mahmut, her seferinde aynı dikkatle geçer buradan.
Görüş açısını iyileştirmek için başını kapıdaki pencereden çıkarıp köprüyü dikkatlice inceler. Kamyonun sol ön tekerleği kalas üzerindeki yerini aldıktan sonra altındaki tahtaları incitmemek için lastikler yavaşça döner.
Tahtalardan hafif bir gıcırtı gelse bile ne Mahmut ne de lastik tekerlekler bu sese aldırmadan devam eder yoluna.
Ön tekerlekler karşı kıyıdaki toprak yola çıktığında önceden karşıya geçmiş yolcular derin bir nefes alıp biraz ileride duran kamyonun kasasına tekrar atlarlar.
Biraz yukarıda bu dere tekrar geçilecek. Bu defa köprü yok, derenin tabanını suyun oymaması için iki kenardan ortaya doğru eğimli beton dökülmüş. Su azgın değilse ve sel beton alanı büyük taşlarla doldurmamış ise geçiş kolaydır. Eğer büyük taşlar bu geçiş yeri üzerinde kalmışsa onları yuvarlayarak kamyonun geçeceği yeri temizlemek yolculara düşmektedir.
Hanyeri köyünü geçtikten sonra ilk köprü her zaman sorunsuzdur ama ileride dere bir defa daha geçilecek. Burası da tabanı betonlanmış hemzemin geçiş. Dereye paralel giden yamaçtaki yol, dereye yaklaşınca 90 derce döner ve derenin tabanı çok aşağıda kalır. Dereye kısa bir rampadan inen kamyonun ön tarafı dere tabanına saplanacak gibi aşağı bakmaktadır. Ön tekerlekler derenin karşı tarafındaki rampayı yakaladığında kısa süreliğine düzelen kamyon bu defa şahlanmış bir at gibi burnunu havaya kaldırır. Birinci viteste zorlanan motorun sesi derelerde ve yamaçlarda yankılanır ama kısa sürer motora yapılan işkence.
Tapu tarlasının başına kadar yolcuların kamyondan inmesine gerek yoktur. Virajlar keskin yollar rampalı olsa da ne Kamyon ne de Mahmut zorlanmaz buralarda. Ta ki orman içinde çamura saplanana kadar.
Yolda işler ters gittiğinde çekme halatları ve çamura batan tekerleklerin altına sürülecek kalaslar kamyon kasasında her zaman hazırdır.
Kamyon çamura batıp patinaj yaptığında, kamyondan ilk inen Mahmut’un kayın biraderi de olan muavini Mustafa Tanrıverdi (Kara Mıstık) olur, sonra yolcular aşağıya atlarlar kamyondan. Kara Mıstık’ın öncülüğünde yolcular, halatları kancalara takar, kamyonu çekip çıkarılar battığı yerden.
Çamur derin ve tekerlekler boşa dönüyorsa kamyon kasasındaki kalaslar hemen sürülür lastiklerin altına.
Kamyon “selamete” çıktığında atlarlar kamyonun kasasına, büyük bir zevk ve gururla yola devam ederler.
Köylü ile kamyon, kamyon ile yol arasında sıkı bir bağ ve iş birliği oluştu bu yolculuklarda. Sorun olmayan yollarda kamyon köylüyü taşıdı, sorun olan yerlerde köylü kamyonu.
Mahmut’un Fort S600 kamyonu, Başçiftlik-Niksar yolunun öznesi oldu zamanla ve ileride olacak olumlu gelişmelerin fitilini de ateşledi.
Yıllarca kazma kürekle köylülerin yapmaya çalıştığı bu yolun kaderi değişti bu kamyon sayesinde.
Ama yolun büyük eksikleri var yine de.
Hele karlı kış günlerinde kamyon ve Mahmut yıllık süresiz izine çıkmış gibi hizmet dışı kalıyor.
Başçiftlik ile Niksar’ın ilişkisi aylarca kesiliyor.
Mehmet Yıldız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir