Ahmet ERASLAN

Birlik rahmet, ayrılık azaptır.

NİKSAR HÜKÜMET MEYDANINDA GÖSTERİ (5)

NİKSAR HÜKÜMET MEYDANINDA GÖSTERİ
Hazırlıklar uzun sürmedi, Mahmut’un kamyonu dışında başka kamyonlar da tutuldu. Öğretmenler dövizleri hazırladı. Gösteride hangi sloganların atılacağı belirlendi, kalabalığa hâkim olmak için köylüyü yönlendirecek kişiler belirlendi.
Hareketin örgütlenmesine öğretmenler yardım ediyor ama onlar Niksar’a gelmeyecekler, bu hareketten fiilen uzak duracaklar. Ancak dövizler yazıldı ve kartonlar sopalara çakıldı. Görevli komitenin başkanlığını yapan Celal Bayram’ın yapacağı konuşma hazırlandı.
Celal Bayram çiftçilik yapıyor ama boş kaldığı zamanlar çevre köylere ve yaylalara gidip çerçilik de yapıyor. İnsan ilişkilerinde ustalaşmış, girişken ve konuşmayı seven bir kişi. Öğretmenlerin yardımı ile hazırlanan konuşmayı Hükümet meydanında Celal Bayram (Tırık Celal) yapacak.
Bir sabah Başçiftlik’te toplanan civar köylülerle birlikte büyük bir kalabalık kamyonların kasasına binerek Başçiftlik’ten Niksar’a hareket ettiler. Görevli olanlar yol boyunca gösteride nasıl davranacaklarını anlattılar ve özellikle olay çıkarma ihtimali olduğunu bildikleri kişileri uyardılar.
Niksar’da, Gaziahmet ilkokulu önünde kamyonlardan inen kalabalığın son toplanma yeri Niksar hükümet binası önü oldu.
O günlerde Amerika Aya uzay aracı göndermiş, insanoğlu aya ayak basmıştı. O nedenle kalabalık ellerinde, “Eller Aya, biz yaya. Yol İstiyoruz” gibi dövizler taşıyor. Arada bir dövizlerde yazılı sloganları bağırarak tekrar ediyorlar.
Bu sürpriz kalabalık önce Niksarlıları meraklandırdı. Kamyonlardan indikleri yerden hükümet meydanına yürüyen kalabalığın etrafı yol boyu meraklıların katılması ile daha da kalabalıklaştı. Hükümet binası önüne geldiklerinde kalabalık artmıştı.
O güne kadar böyle bir gösteri olmadığı için resmi görevliler ve yetkililer şaşkındı. Kalabalıkla hükümet binası arasına az sayıda jandarma dizildi.
Jandarmanın başındaki komutan köylülere dağılmalarını söyledi ama “Eller aya, biz yaya” diye tempo tutan göstericiler komutanın uyarısına aldırmadı.
Komutan bir askere bir şeyler söyleyip ona kimsenin binaya sokulmaması emrini vererek hükümet binasına yürüdü. Köylüler herhangi bir taşkınlık yapmadan bağırmaya devam ettiler.
Biraz sonra geri dönen komutan, “İçinizden birkaç kişi görevlendirin, kaymakam onlarla görüşecek” dedi.
Belediye meclis üyesi de olan komite üyeleri ileri çıkıp teklife “Tamam” dediler. Onlar jandarma komutanı ile hükümet binasına yürürken kalabalık arttı, Niksar hükümet meydanı insanlarla doldu. Bağıranlarla seyirciler arasında ufak bir mesafe olsa da uzaktan bakıldığında topluluğun hepsi gösterici gibi görünüyor. Hükümet binasının girişinde ve pencerelerinde ne olduğunu merak eden memurlar şaşkın bakışlarla birbirlerinden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor.
Beş kişilik heyet gayet saygılı biçimde Kaymakamın odasına girdiler.
Kaymakam, “Yaptığınız hiç hoş değil, yasal da değil. Köyünüze dönün” dedi.
Heyettekilerden Celal Bayram, “Kaymakam Bey! Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Kimseye zarar vermeden köyümüzün yol sorununu duymayanlara duyurmaya çalışıyoruz. Bu bize Anayasanın verdiği bir hak” dedi.
Kaymakam, “Sizin belediyeniz, belediye başkanınız var. Biz onunla bu konuları konuşuyoruz, ilgili yelere de bildiriyoruz.”
Terzi Ahmet, “Kaymakam Bey! Bugüne kadar ilgililer Belediye Başkanımızın sesini duysalar yolumuz yapılırdı, demek ki duymamışlar. Biz de sesimizi daha iyi duyurmak için toplanıp geldik.”
Kaymakam aldığı cevaplardan memnun olmamış gibi sert bir tonla, “Tamam işte, şimdi duyurdunuz. Haydi, kalabalığı dağıtın ve köyünüze dönün. Ben gerekli yerlerle görüşüp bu işi halledeceğim” diyerek önündeki evraklara döndü.
Bu görüşme bitmiştir demekti. Beş kişi jandarma komutanının arkasında odadan çıktılar.
Cemil Aymak, fısıldar gibi Mehmet Yüce’ye “Kaymakama güvenmiyorum, bizi başından savmak istiyor, sakın köye dönelim deme arkadaşlara” dedi. Mehmet Yüce tamam der gibi başı ile onayladı onu.
Onlar Hükümet binasının merdivenlerinden inerken kalabalık merakla onlara baktı. Önce slogan atmayı kestiler, kısa bir uğultudan sonra bir sessizlik oldu alanda.
Jandarma komutanı, “Belli ki sizler sözü dinlenen adamlarsınız. İşi uzatmayın ve dağıtın bu kalabalığı. Yoksa ben jandarma ile dağıtırım. Beni zor kullanmaya mecbur etmeyin” dedi.
Heyettekiler hepsi birden durdular ve komutana döndüler. Cemil Aymak, “Komutanım! Biz ne yaptığımızı bilerek geldik buraya. Kanuni haklarımızı da çok iyi biliyoruz.” Cebinden Anayasa kitabını çıkararak, “Bu kitabı ezberledik, siz kanunu uygulayın, biz de kanuna uygun gösterimizi yapacağız.”
Jandarma Komutanı bir köylüden bu cevabı alacağını hiç düşünmemişti. Set cevap vermeyi düşündü ama sakin davranmaya çalıştı. “Kimseye zarar vermeden, kimse zarar görmeden bu işin bitmesini sizden çok ben istiyorum. Kaymakamı duydunuz, ilgileneceğim diyor, götürün şu insanları buradan” dedi.
Ahmet Kılıç, “Onlar bizi Kaymakamla görüşmek için seçti, bizim onları yönlendirecek yetkimiz yok komutanım, Hepsi çol-çocuk sahibi insanlar, ev ocak sahibi insanlar. Biz bir şey yapamayız bu konuda” dedi.
Kalabalık ile hükümet binası arasındaki jandarma sayısı artmıştı. Sessiz kalabalığın gözü kulağı jandarma komutanı ile konuşan heyetin üzerindeydi.
Heyet, yan yana dizilmiş jandarmalar arasından geçip kalabalığın içine, arka tarafa doğru ilerledi.
Belediye Başkanı İhsan Şen ile kısa bir konuşma yaptılar, buradan bir sonuç çıkmayacağına karar verdiler.
İhsan Şen Celal Bayram’a haydi der gibi başı ile işaret yaptı. Kalabalığa dönerek ellerini kaldırdı sesiz olun işareti yaptı. Kaymakamın ne dediğini merak ettikleri için birbiri ile konuşup ne olduğunu anlamaya çalışan kalabalıktan yükselen uğultu belediye başkanının el işareti ile önce yavaşladı sonra sessizleşti.
Celal Bayram yanlarında getirdikleri tahta zerağa sandalyesinin üzerine çıktı ve konuşmaya başladı.
“Arkadaşlar beni dinleyin” diye başladı sözüne ama zaten herkes onu dinliyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra sözlerine devam etti. Kaymakamımızla görüştük. Daha önce köyümüzün muhtarlarına, daha sonra belediye başkanımıza defalarca söylenen söz dışında hiçbir şey söylemedi. ‘İlgileneceğim, görüşeceğim’ diyor. Biz yıllardır nasıl ilgilendiklerini biliyoruz. …. Başçiftlik bu memleketin üvey evladı değildir. …. Yıllarca cefa çekiyoruz, eziyet çekiyoruz, ne zaman tamam deseler bir makine gönderip göstermelik düzeltmeler yapıyorlar. Bir hafta sonra makinayı geri alıyorlar. ….. Hastalarımızı getiremiyoruz, aldıklarımızı köye götüremiyoruz. …….. Bu çileyi çekmek zorunda değiliz. Buradan bir sonuç çıkmayacağına karar verdik. Bu yoldan dönmeyeceğiz … Niksar sesimizi duymuyorsa Tokat’a, hatta Ankara’ya kadar gideceğiz.”
Alkışlar, sloganlar tekrar yükseldi. Celal Çavuş’un sesini bastırdı uğultu. “Eller Ay’a biz yaya.” Başçitlik üvey evlat değildir” sloganları yükseliyor hükümet meydanından.
Mehmet Yıldız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir